Ancak Fraunhofer Güneş Enerjisi Sistemleri Enstitüsü’nün açıkladığı araştırmaya göre yüksek risk primleri veya iyi hazırlanmamış mevuzat, santrallerin maliyetlerini yarı oranında artırabilir.
Araştırmanın bulgularına göre Orta ve Güney Avrupa’da güneş enerjisi üretmenin maliyeti, 2025 yılında kilowatt saat başına 0.04 ile 0.06 Euro’ya düşecek. Sivil toplum kuruluşu Agora Energiewende için hazırlanan rapor, bu maliyetin 2050 yılında 2-4 sent arasına düşeceğini ortaya koyuyor.
Araştırmada, gelecekteki olası teknolojik gelişmelerle ilgili ‘temkinli varsayımlara’ yer veriliyor ve elektriği de ucuzlatabilecek yenilikler hesaba katılmıyor.
Almanya’daki büyük güneş enerjisi santralleri şu anda dokuz sentin altında fiyattan elektrik satıyor. Araştırmaya göre şu anda yeni kömür ve doğalgaz santrallerinden elde edilen elektrik, kilovat-saat başına beş ile on sent arasında bir maliyete sahip. 24 Şubat’ta yayımlanan rapora göre nükleer santraller kilovat-saat başına 11 sentten doğalgaz dağıtıyor.
Agora Energiewende, diğer düşük karbonlu kaynaklarla kıyaslandığında yüksek olan maliyeti sebebiyle, güneş enerjisine şu ana kadar AB’de çok kısıtlı bir rol verildiğini söyledi.
Ancak kuruluş, araştırmada, güneş enerjisinin de daha ucuz gibi görünen kömür ve doğalgaz ile rekabet edebileceğinin görüldüğünü belirtti.
Bu da, yeni Enerji Birliği’nin temel hedeflerinden, AB’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltma ve hem 2020, hem 2030 için iklim ve enerji hedeflerini yakalayabilme konusunda önemli ve finansal açıdan sürdürülebilir bir rol oynayabileceği anlamına geliyor.
Agora Energiewende Direktörü Dr. Patrich Graichen, ‘Araştırma, güneş enerjisinin çoğu uzmanın tahmin ettiğinden çok daha hızlı ucuzladığını gösteriyor. Bu sebeple tüm dünyada, geleceğin enerji tedarik sistemi planlarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Şu ana kadar pek çokları, enerjide güneş enerjisinin küçük bir paya sahip olmasını bekliyordu’ dedi.
Maliyetler artabilir
Araştırmaya göre fotovoltaik tesislerin yüksek maliyeti, elektrik üretiminin maliyetinin finansal ve mevzuata ilişkin şartlara bağlı olmasına yol açıyor.
Faizlere yansıyan yüksek risk primleri veya iyi hazırlanmamış mevzuat, güneş enerjisi santrallerinin maliyetini yüzde 50 kadar artırabilir. Rapora göre bunun doğuracağı sonuç o kadar büyük ki, daha güneşli havaların sağladığı tüm avantajların da silinmesine yol açabilir.
Graichen, ‘Dolayısıyla, olumlu finansman şartları ve mevzuatta istikrar, ucuz ve temiz güneş elektrik için hayati önem taşıyan şartlar’ dedi.
AB politikalarını hazırlayanlar, yenilenebilir enerjiyi pahalı olarak değerlendiriyor. AB’nin Enerji Birliği planlarının basına sızan bir taslağında, yenilenebilir enerjiyi iç enerji piyasasına entegre etmenin maliyetinin, yeni altyapı oluşturmak suretiyle azaltılması gerektiği belirtiliyor.
Taslakta, yenilenebilir kaynakların ‘maliyet açısından etkinliğini’ sağlamak için piyasaya dayanan sistemlere ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.
Avrupa Komisyonu’nun enerji ve iklim eyleminden sorumlu üyesi Miguel Canete, bu ay EurActiv’e yaptığı açıklamalarda Enerji Birliği’nin kamu kaynaklarına dayanması ve risk garantileri aracılığıyla özel yatırımcılara da cazip kılınması gerektiğini söylemişti.
Bu durum her ne kadar yatırımcıları güneş enerjisini daha fazla desteklemeye teşvik edebilse de; halen bazı belirsizlikler var. Bu da, küresel mali krizin ardından başta İspanya olmak üzere pek çok AB hükümetinin, yenilenebilir enerjiye verdiği kamu teşviklerini geriye dönük olarak kesmesinden kaynaklanıyor.
EurActiv’in ulaştığı belgelere göre Avrupa Komisyonu, Enerji Birliği kapsamında AB elektrik piyasasını elden geçirirken yenilenebilir kaynaklara kamu desteğini de hedefe alacak.
Avrupa Parlamentosu’nun Yeşiller grubu mensubu Lüksemburglu üyesi Claude Turmes, AB’nin, hükümetlerin ve yerel yetkililerin, raporun bulgularına sahip çıkması gerektiğini söyledi.
Tam olarak yenilenebilir hale gelmiş, merkeziyetçilikten arınmış ve dengeli bir Enerji ve İklim Birliği oluşturulması gerektiğini belirten Turmes, ‘Güneş enerjisi maliyetlerinde daha şimdiden çarpıcı bir azalma yaşandı ve bu eğilim de aynen devam edecek. Bunun, Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı enerji senaryolarında ve Enerji Birliği Yol Haritası’nda da kendini göstermesi gerekir’ diye de ekledi.
Enerji Birliği
25 Şubat’ta açıklanacak Enerji Birliği, doğalgaz erişimine Rusya’dan gelen tehditlere karşı AB’nin vereceği karşılığı teşkil ediyor. AB’nin Rusya’dan ithal ettiği doğalgazın büyük bölümü, yıllık ihtiyacının yaklaşık yüzde 30’u, Ukrayna üzerinden geçiyor. Rusya’nın 2009 yılında vanaları kapatması, AB’de doğalgaz kesintilerine yol açmıştı.
Durum o zamandan bu yana, Kırım’ın ilhakı, Rusya destekli ayrılıkçıların Malezya Havayolları’na ait bir uçağı düşürmesi ve AB’nin Rusya’ya getirdiği yaptırımlarla birlikte daha da kötüye gitti.
AB, enerji ihtiyacının yarısından fazlasını ithal ediyor ve Enerji Birliği’nin taslak bildirisine göre bu durum, içeride daha fazla elektrik üretimiyle bilrikte daha iyiye gidebilir.
Enerji Birliği planları, arz güvenliğini da aşarak iklim değişikliğiyle mücadele gibi konuları da kapsayacak şekilde gelişti. Komisyon, Enerji Birliği’ni, AB liderlerinin geçtiğimiz Ekim ayındaki bir zirvede üzerinde anlaşmaya vardığı 2030 karbon azaltımı hedeflerini yakalamasının da bir yöntemi olarak görüyor.
Komisyon Enerji Birliği planlarını açıklarken, Aralık ayında Paris’te küresel ısınma için dünya çapında hukuken bağlayıcılığı bulunan bir hedefin belirlenmeye çalışılacağı BM İklim Değişikliği Konferansı’na ilişkin bir strateji belgesini de yayımlayacak.
EurActiv.com, James Crisp