Dijitalleşme bir taraftan insanlığın yaşam kalitesini artırırken, diğer taraftan eskiden insanlığın ihtiyaç duymadığı birçok şeyin ihtiyaç haline gelmesine de neden oluyor. Yeni ihtiyaçlar ise yeni yatırımlar, yeni ürün ve hizmetler, yeni işler ya da bir başka ifadeyle yeni ekonomi demek… Dijital dünyanın yeni platformları, güneş enerjisi alanındaki çalışmalara büyük bir destek sağlıyor; bir taraftan yeni iş modelleri yaratırken mevcut olanları geliştiriyor ve/veya çeşitlendiriyor, bir kısmını da çöpe atıyor.
H. Zafer ARIKAN
Hepimiz başta bilgi olmak üzere, her şey doğru zamanda ve doğru biçimde elimizin altında olsun istiyoruz, mümkünse hemen. Tabii bunu sadece biz istemiyoruz, çalışanlarımız, iş ortaklarımız, müşterilerimiz ve işlerimizi gerçekleştirdiğimiz hizmet ya da üretim veya bakım gibi süreçler de istiyor.
Bize bu imkanı sağlayan ise dijital teknoloji ve dijital platformlar olarak karşımıza çıkıyor. Dijitalleşme, enerji sektörü için hem bir ihtiyaç hem de başta yenilenebilir enerji olmak üzere enerjinin güvenilirliği için kritik öneme sahip bir konu.
Endüstri 4.0’ün gelişimine uygun olarak bulut bilişim, yapay zeka, otonom robotlar, büyük veri, simülasyon, sistem entegrasyonu, IoT(nesnelerin interneti), artırılmış gerçeklik gibi bu devrimin temel unsurları enerji dünyasında pek çok değişik alanda ve farklı düzeyde çoktan yerini almış bulunuyor.
Modern enerji çağına geçiş için (ki buna dönüşüm de diyebilirsiniz) bilişim ve enerji sektörü, özellikle sürdürülebilir bir enerji ve arz güvenliği dengesi açısından beraberce gelişmek ve dönüşmek zorunda.
Bu gelişimin ve dönüşümün arkasında ise yukarıda sözünü ettiğimiz dijital teknoloji ya da dijital devrim bulunuyor. Dijitalleşme dönüşümü öylesine hızlandırıyor ki hemen her gün yüzlerce yeni ürün, üretimde ve hizmetler alanında onlarca yeni süreç ve yeni iş modeli ortaya çıkıyor.
Eskiden enerji değerler zincirinde, yani enerjinin üretiminden tüketiciye ulaşana kadar geçen süreçte, birçok değişiklikler ve yenilikler gerçekleştirilmiş durumda. Hatta öyle ki artık üretici ya da tüketiciden değil, tüketen üretici ya da üreten tüketiciden söz edebiliyoruz. Elektrik üreten tesisler/santraller modernize ediliyor, şebekelerin kontrolü otomatik olarak yapılıyor; iletim hatları daha dengeli ve optimize edilmiş bir işletim için ileri düzey algoritmalarla destekleniyor, dağıtım alanında kararlı bir şebeke işletimi ve optimizasyon için tam bir otomasyon sağlanıyor, talep esnekliklerine cevap verebilmek için pilot projeler geliştiriliyor, yine pilot projelerde kullanılmak üzere sanal güç merkezleri oluşturuluyor. Tabii bütün bunların arkasında yine dijital teknolojiler bulunuyor.
Özellikle yenilenebilir enerjinin enerji üretiminde daha fazla pay alması ve buna bağlı olarak merkezi bir otoritenin etkisinden nispeten kurtulmuş, yerinden üretim ve tüketim sistemlerinin alması; uzun ve karmaşık, maliyeti yüksek iletim ve dağıtım hatlarına ihtiyacın göreceli olarak azalması enerji sektörünün bugünkü yapısını oluşturuyor. Şu anda henüz bizde bulunmamakla birlikte, evlerde elektrik üretiminin ve komşularla elektrik ticaretinin gerçekleşebiliyor olması dijital teknoloji uygulamalarının bir sonucu olarak görülmelidir.
Dijitalleşme enerji sistemleri açısından şu faydaları sağlamaktadır:
- Şebekenin kararlılığını ve güvenilirliğini sürdürmek,
- Şebekeyi yönetebilmek; arıza ve hataların yerini tanımlayabilmek,
- Enerji üretimini daha iyi tahmin ve optimize edebilmek,
- Çatı uygulamaları vb yöntemlerle tüketicilere daha fazla kontrol imkanı sağlamak,
- Merkezi kontrolden bağımsız enerji faaliyetlerini ve ticaretini gerçekleştirebilmek.
Dijitalleşme bir taraftan insanoğlunun yaşam kalitesini artırırken, diğer taraftan eskiden insanoğlunun ihtiyaç duymadığı birçok şeyin ihtiyaç haline gelmesine de neden oluyor. Yeni ihtiyaçlar ise yeni yatırımlar, yeni ürün ve hizmetler, yeni işler ya da bir başka ifadeyle yeni ekonomi demek…
Dijital dünyanın yeni platformları, güneş enerjisi alanındaki çalışmalara büyük bir destek sağlıyor; bir taraftan yeni iş modelleri yaratırken mevcut olanları geliştiriyor ve/veya çeşitlendiriyor, bir kısmını da çöpe atıyor.
- Büyük veri analiz ve değerlendirmeleri (analytics*),
- Nesnelerin interneti (IoT),
- Robot teknolojileri (robotics) ve insansız hava araçları (drone’lar),
- Blockchain,
- Bulut bilişim,
- Mobil, 5G iletişim ve kablosuz bağlantı,
- 3D baskı
* Analytics: Veriden, iş değeri yaratacak bilgiyi istatistik bilimi ve modern sayısal hesaplama yöntemleri yoluyla açığa çıkarma.
En önemli dijital teknolojiler/platformlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu platformların enerji üretiminden enerji iletimine, enerji dağıtımından enerji satışına kadar ve ayrıca bakım/işletme faaliyetlerinde uygulandığını görüyoruz. Bu platformlar bir taraftan ürün, hizmet ve süreçlerin performansını artırırken diğer taraftan da maliyetleri önemli ölçüde aşağıya çekiyor.
Örneğin, üretim süreçlerinde robotların ve MES(manufacturing execution system) gibi bazı özel üretim yönetim sistemlerinin devreye girmesi, veri analizleri vb. sayesinde iş akış hızı yükseliyor, üretimde kullanılan malzeme ve işçilik miktarı ile hatalı ürün sayısı azalıyor. Çok yakın bir gelecekte halen laboratuvar çalışmaları yeni malzemelerle devam etmekte olan güneş hücreleri, çok katmanlı üretim teknolojisi ile üretiliyor olacak.
Gelişmiş uydu hava tahminleri ve analizleri yoluyla güneş santrallarında verimliliği artırıyor, çok daha iyi üretim tahminleri yapabiliyor, sonuçlarını da hem enerji arzında hem de depolamada çok daha iyi kullanabiliyoruz. Bakım ve devamlılık açısından, dijital teknolojiler sayesinde uydu görüntüleme yoluyla, özellikle büyük ölçekli güneş enerji santrallarında gerekli önlemleri anında alabiliyor ve düzeltmeleri yapabiliyoruz. Ayrıca, drone’larla çok hızlı bir biçimde arızaları tespit edip müdahalede bulunabiliyoruz.
Gelişmiş dijital güç elektroniği çözümleri bize şebekeye reaktif güç, gerilim ve frekans desteği konusunda çok yardımcı oluyor. Büyük veri ve bulut analitiği sayesinde enerji arz ve talebi daha dengeli hale gelirken, akıllı şebekeler üzerinden arz ve talebin dijital olarak yönetilebilmesi ve buna bir de enerji depolama sistemlerinin entegre edilmesiyle, gelecekte enerji maliyetlerinin daha da aşağıya çekilebileceği öngörülüyor. Dijital platformlar ve uygulamalar, enerji depolama sistemlerinin de yardımıyla akıllı şebekeleri, akıllı binaları ve akıllı şehirleri yaratacak, bunları geliştirecek; IoT(nesnelerin interneti) sayesinde milyarlarca elektrik/elektronik cihaz birbirleriyle iletişim halinde olacak.
Ayrıca güneş enerji santrallarıyla dağıtım sistemleri arasında bilgilerin gerçek zamanlı paylaşımı ile dağıtım şirketlerinin enerji maliyetlerinin azalması bekleniyor. Bu veri/bilgi paylaşımının aynı zamanda GES’lerden enerji üreten firmaların ilave gelirler elde etmelerine de imkan sağlayacağı değerlendiriliyor.
Enerji ticareti açısından ise bambaşka bir dijital enstrüman hayatımıza girmiş bulunuyor: blockchain. Blockchain sayesinde aracıların ortadan kalktığı, iki tarafın kendi arzularıyla aralarında doğrudan imzaladığı, güvenilir ve şeffaf ancak herkesin ulaşamadığı enerji sözleşmelerini yapmak mümkün olabiliyor. Blockchain aynı zamanda ülkeler arasındaki sınırları da ortadan kaldırıyor. Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik, emisyon sınırlamaları nedeniyle yeşil enerji ihtiyacı olan ülkelere de kolayca ve güvenli bir şekilde blockchain sayesinde pazarlanabiliyor.
Analistlere göre, 2030 yılına kadar dijital şebekeler yenilenebilir enerjide 800 milyar dolarlık ekstra bir gelir sağlayacak ve dijitalleşme 2025 yılına kadar elektrik sektöründe 1.300 milyar dolarlık bir değer oluşturacak. Yine analistlere göre Avrupa Birliğinde 2025 yılına kadar kontrol edilebilir akıllı uygulamalar sayesinde 60 GW seviyesine ulaşabileceğiz. Bu ise bize en yüksek talep noktasının %10 azalabileceğini söylüyor.
Sonuç olarak yaşadığımız çağ her açıdan yıkıcı bir çağ. Bildiğimiz her şey, üreticiler, tüketiciler, şirketler, kurumlar çok hızlı bir şekilde değişiyor, bir başka biçime dönüşüyor. Geleceğe hazır olmazsak kaybedeceğiz. Enerji sektöründe de bildiğimiz rutin işler bitiyor, yaratıcı endüstriler ve birkaç disiplini aynı anda kapsayan işler egemen hale gelecek. Her şey akıllı hale gelecek; şehirler bile şimdiden akıllı şehirler haline gelmeye başladı.
Bizi bekleyen en büyük sorun iş yapma biçimlerimiz ile hukuk arasındaki makasın giderek açılmasında. Mevzuat sık sık değişmeye devam edecek mi? Benzer durum standartlar için de söz konusu. Standartlarımız bir türlü gelişmelere ayak uyduramıyor. Ayrıca, yeni ürün ve hizmetlerin denetimlerini (audit) kim, nasıl yapacak? Buna nasıl bir çözüm sağlayacağız?
Üniversitelerin daha çok bilgi ve teknoloji üretimine katkıda bulunması gerekiyor. Eğitim sistemimiz buna nasıl ayak uyduracak? Fizik, kimya, matematik ve felsefe olmadan nasıl ayakta kalabileceğiz? Yeni ekonomiye uygun yeni insanlar nerede yetiştirilecek, nerede eğitilecekler?
Ayrıca sosyal hayatımız, iş hayatımız ve bizi çevreleyen doğa arasındaki ilişkilerin yani ekosistemin sürdürülebilir olması için karbon emisyonlarının azaltılması dışında, başka neler yapmalıyız?
Sanırım bunlara da kafa yormak gerekiyor…