Ekosfer: “2023, Türkiye’de tüm zamanların en çok aşırı hava olayı görülen yılı oldu”

Türkiye’de yaşanan aşırı hava olaylarının sayısı 2023 yılında 1475’e çıkarak yeni bir rekor kırdı. Bir önceki yıl Türkiye’de görülen aşırı hava olaylarının sayısı 1030’du. Türkiye’de aşırı hava olaylarının...

539 0
539 0

Türkiye’de yaşanan aşırı hava olaylarının sayısı 2023 yılında 1475’e çıkarak yeni bir rekor kırdı. Bir önceki yıl Türkiye’de görülen aşırı hava olaylarının sayısı 1030’du. Türkiye’de aşırı hava olaylarının sayısı son altı yıldır sürekli artıyor.

Ekosfer‘in basın açıklamasında, iklim krizinin en belirgin göstergelerinden biri kabul edilen aşırı hava olaylarının sayısının ve şiddetinin artmaya devam ettiği belirtildi. Açıklamaya göre, 2023 yılı, kayda geçen 1475 aşırı hava olayıyla Türkiye’de tüm zamanların en çok aşırı hava olayı görülen yılı oldu. Bu sayı bir önceki yıl 1030, 2021’de ise 1024’tü. Türkiye’de aşırı hava olaylarının sayısı son altı yıldır sürekli artıyor. Geçen yıl ise sadece sayı rekoru kırılmadı, bir yıl öncesine göre yüzde 45’i bulan artış oranıyla büyük bir sıçrama da yaşandı.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2023 yılında aşırı hava olaylarının yüzde 38’ini şiddetli yağış ve seller oluşturdu. Şiddetli yağış ve selleri fırtına (yüzde 23) ve dolu (yüzde 16) olayları izledi. Ekosfer Derneği Kampanyalar Direktörü Özgür Gürbüz, “İklim krizinin etkilerini her yıl en net bir şekilde aşırı hava olayları ile görüyoruz. 2023’e Adıyaman ve Şanlıurfa’da meydana gelen sel felaketleri, Çanakkale’de kenti tehdit eden orman yangını ve birçok bölgeyi etkileyen sıcak hava dalgaları ile kuraklıklar damgasını vurdu. Aşırı hava olayı sayısındaki ciddi yükseliş de bize iklim krizinin şiddetini artırdığını gösteriyor” diyor.

Şiddeti ve sıklığı artan aşırı hava olaylarının iklim krizine karşı hazırlık yapmamış kentlerde daha büyük sorunlara yol açtığını belirten Gürbüz, “Kentlerle ilgili planları yaparken iklim krizinin değiştirdiği meteorolojik koşulları dikkate almalı ve ona göre plan yapmalıyız. Ne iklim krizinin arkasına sığınarak altyapı eksikliklerini gizlemeye çalışmak doğru, ne de sadece altyapıyı sorumlu tutmak. Betona boğduğumuz kentleri yeniden planlamak zorundayız. Bir yandan fosil yakıtlardan (petrol, kömür ve gaz) vazgeçerek iklim krizini durdurmalı bir yandan da mevcut değişikliklere ayak uyduracak dirençli yerleşim yerleri inşa etmeliyiz” açıklamasını yapıyor.

Bu makalede diğerleri

Görüş Belirt