Toplulukların bir araya gelerek kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturduğu toplum odaklı, adil, verimliliğe ve güvene dayanan, yerel kalkınma üzerinde olumlu etki yaratan yenilenebilir enerji kooperatiflerini Troya Çevre Derneği Başkanı Oral Kaya ile konuştuk.*
Röportaj: Esen ERKAN
Toplum odaklı ve adil bir enerji sistemine vurgu yapan yenilenebilir enerji kooperatifleri, ilk olarak nerede ve nasıl uygulama alanı buldu?
Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri ilk olarak Amerika’da, dağıtım şebekesine uzak yerleşimlerde bulunan ve bu nedenle de yatırım maliyetleri yüksekliği nedeniyle elektrik götürülmeyen yerleşimlerin kendi topluluk çabaları ile gerçekleşen ilk örneklerdir. 1974 petrol krizi sonrası gelişmiş batı Avrupa ülkelerinde kendini gösterdi. Özellikle kuzey Avrupa ülkelerinde ısınma için kullanılan doğalgaza alternatif olarak yeni enerji üretim yolları arandı. Bu ülkelerde böylelikle merkezi sistemler denenmeye ve geliştirilmeye başlandı. İlk kooperatif örnekleri bu alanda gelişir iken, hızla artan elektrik ihtiyacı için de aynı topluluk bazlı üretim yolları denendi ve ilk yenilenebilir enerji kooperatifleri 1980’li yılların başında uygulanmaya başlandı.
Bu türden bir yapının yerel halka, mahalli yönetimlere ve bir ülkeye sağlayabileceği finansal, sosyal ve çevresel olanaklar nelerdir?
Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri, toplulukların bir araya gelerek kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılaması olarak görülmelidir. Bir girişim modelidir. İhtiyaç sahipleri, kendi coğrafi ve beceri özellikleri ile farklı alanlarda, bir araya gelerek ve bir şirket modelindeki gibi o kooperatife para da ayırarak yatırım yapmasıdır. Özellikle ihtiyaç sahibini sisteme entegre etmesi, ihtiyacını karşılar iken de para kazanmasını sağlamaktır. Büyük yatırım modelleri olmadığı için de, daha çok verimliliğe ve güvene dayanır. Enerji verimliliği had safhadadır. Çünkü tasarruf edilen enerji, satış garantilidir. Yereldir, çünkü belli bir coğrafi sınır içinde yaşayan insanlarca kurulmuştur. Yerel yatırıma ağırlık verdiği için de yerel kalkınmaya olumlu bir etki yaratmaktadır.
Türkiye’deki yerel yönetimler açısından yenilenebilir enerjinin rolü ve uygulanabilirliği sizce nasıl bir aşamada bulunuyor? Yasal düzenlemeleri ve bugüne kadar gelinen noktayı nasıl değerlendirirsiniz?
Ülkemizde yerel yönetimlerin yenilenebilir enerjiye dönük yatırımları, öncelikle enerji maliyetleri, ikincisi ise İller Bankasının sağladığı destekler ile gelişmiştir. Kamu kurumlarındaki enerji verimliliği uygulamalarının çok düşük olması nedeniyle, özellikle de yerel yönetimler yüksek enerji faturalarına bir alternatif olarak, hızla teknolojik bir gelişme gösteren yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlarını arttırmışlardır. Bunda tabii ki Avrupa Birliği sürecinin de olumlu etkisi yadsınamaz. Çünkü böylelikle yerel yönetimlerin yapılan uygulamaları da yerlerinde görme imkanı artmıştır. Aynı şekilde İller Bankası’nın yenilenebilir enerji destekleri de olumlu sonuçlar doğurmuştur.
Bizim en büyük dezavantajımız hızla kentlere doğru bir nüfus akışının sağlanmasıdır. Bunun da önüne geçecek olan bunun gibi modellerdir.
Kent ve kasaba bazında kar amacı gütmeyen yenilenebilir enerji kooperatifleri kurulması ve bu türden topluluk enerjisine yönelik adımlar atılmasının önündeki engeller nelerdir? Türkiye’nin öncelikli olarak ne tür çalışmalara ağırlık vermesi ve bu yapıya işlerlik kazandırması gerekiyor?
Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerinin kar amacı gütmeyen yapılar olarak görülmesi doğru değildir. Birincisi kendi mantığına uygun değildir. Çünkü kooperatifler de ortaklarının ihtiyacını karşılar iken karşılaştığı giderleri sürdürebilmek için bir şekilde artıya geçmesi gerekmektedir. Bu da belli bir oranda kar elde etmesi ile gerçekleşir. Fakat kooperatifler şirketlere oranla daha sosyal yapılardır. Çünkü bir komşuluk hareketidir.
Temel gereksinimleri ise, henüz ülkemizde yeterli derece bilinmeyen bu modelin en iyi uygulamalar ile tanıtılması, eksik olan hukuki mevzuatın da katılımcı bir model ile geliştirilmesi acil olarak gerekmektedir. Bunun için kanun yapıcılar ve hali hazırda kurulmuş olan enerji kooperatiflerini bir araya getiren bir modele ihtiyacımız vardır. Belki de burada Günder ve benzeri sektör kurumlarının önderliği, olumlu bir gelişme etki edecektir.
Yenilenebilir enerji kooperatiflerinin başarılı bir şekilde uygulandığı ülkelerin yerel politika deneyimlerine baktığımızda, karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor?
Özellikle yerel kalkınmaya öncelik veren bu ülkelerden belki de üstünü basa basa alacağımız örnek, bu yerel yatırımlara ve yatırımcıya destektir. Örnek, Danimarka’da bir bölgeye yapılacak olan enerji yatırımı için devlet 20 yerel katkının sağlanmasını zorunlu kılıyor. Bu da hem yerelde yaşayana söz hakkı hem de bir refah artışı sağlanması demektir. Bunun gibi örnekler ve modeller geliştirilmelidir. Bizim en büyük dezavantajımız hızla kentlere doğru bir nüfus akışının sağlanmasıdır. Bunun da önüne geçecek olan bunun gibi modellerdir. Yerelde yaşayan nüfusun sabitlenmesi, bu alanlarda da sosyal ve kültürel hayatın gelişmesini sağlayacaktır. Tarım tekrar güçlenecek, direkt yerelde işlenecek (fabrikanın çatısında GES olacak) olan ürünler daha ucuz ve yerelin de hizmet vermesini sağlayacaktır.
Türkiye’de yenilenebilir enerji kooperatifleri türünden topluluk enerjisi yapılarının artması ve başarıya ulaşmasının yolu sizce neden geçiyor?
Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerinin başarıya ulaşması, ülkemizdeki kooperatif algısının da değiştirilmesi için daha profesyonel kadrolar tarafından yönetilmesi gerekmektedir. Şu anda var olan enerji kooperatiflerinin büyük bir çoğunluğunda bu uzmanlardan oluşan yapıyı görebiliyoruz. Daha teknik bir uygulama olan yenilenebilir enerji yatırımının böylelikle ehil ellerde geliştirilmesi sağlanacaktır.
Yenilenebilir enerji kooperatifleri, toplulukların bir araya gelerek kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılaması olarak görülmeli. Bu bir girişim modelidir.
Ülkemizden örnek verebileceğiniz, umut vadeden uygulamalar nelerdir?
Ülkemizde Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerinden hiç biri henüz yatırımını tamamlayıp üretime geçmemiştir. Buna çok yakın üç örnek vardır. Aynı şekilde yine Günder ortaklığı ile UNDP ve Orman Bakanlığı ile yapılan Orman Köyleri Güneş Enerji Santralleri projesi buna örnek verilebilir. Fakat şu anda temel sorunun hemen üretime geçmesi değil, sağlam temeller üzerinde durabilmesidir. Bu amaçla kooperatifler arası iletişimin artması, kesinlikle diğer kooperatif modellerinin iyi incelenmesi ve örnek alınması, yurt dışı ağlarla entegre bir kooperatif modeli geliştirilmesi gerekiyor ki bu da özellikle son üç yıldır Troya Çevre Derneği ve Troya Yenilenebilir Enerji Kooperatifi’nin girişimleri ile gerçekleşen konferanslarda bu sağlanmaya çalışılıyor ve emin adımlarla gelişiyor. Bu ülkemizdeki Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri’nin yeni bir konut kooperatifi gibi olumsuz örnek teşkil edilmesine engel olacaktır.
Eklemek istedikleriniz.
Sektör içindeki firmaların; burada sadece güneş enerjisi sektörünü değil, rüzgar, jeotermal, hidro, biyo gibi tüm yenilenebilir enerji sektörünü dile getiriyorum, bir araya gelerek bu modelin gelişmesini sağlayacak adımların atılması için ortak hareket etme şekillerini belirlemesini bulmamız gerekir. Hem sektör paydaşlarını geliştirecek, hem de ekonominin canlanmasını sağlayacak olan bu adımlar, istihdam ve verimlilik gibi alanlarda da gelişime yol açacaktır.
Troya Çevre Derneği ile ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.