PwC Türkiye: İşletmeler için sürdürülebilir büyümenin ve yeşil pazarlara açılmanın anahtarı ‘Yeşil Prim’

PwC Türkiye, ‘Yeşil Dönüşümde Rekabetçi Farklılaşma: Yeşil Prim’in Önemi’ raporu ile karbonsuzlaşma stratejisini iş stratejisi ile bütünleştiren şirketlerin elde edeceği avantajlara dikkat çekiyor. PwC Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadeleye...

243 0
243 0

PwC Türkiye, ‘Yeşil Dönüşümde Rekabetçi Farklılaşma: Yeşil Prim’in Önemi’ raporu ile karbonsuzlaşma stratejisini iş stratejisi ile bütünleştiren şirketlerin elde edeceği avantajlara dikkat çekiyor.

PwC Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik küresel çabaların hız kazandığı günümüzde firmaların önündeki çok yönlü fırsatlara dikkat çeken bir rapor yayınladı. “Yeşil Dönüşümde Rekabetçi Farklılaşma: Yeşil Primin (YşPr) Önemi” başlıklı rapor, emisyon azaltımına güçlü bir şekilde odaklanan şirketlerin elde ettiği uzun vadeli ve kapsamlı avantajlara dikkat çekiyor.

Birçok sektörde yeşil dönüşüm yolculuğunda ne yapılması gerektiği biliniyor. Önümüzdeki temel stratejik sorular şunlar: Yeşil dönüşüm “Ne Zaman?”, “Nasıl?” ve “Hangi Seviyede?” gerçekleşmeli? Dönüşüm farklı sektörler ve firmalar için nasıl farklılaşmalı? İşte bu kritik soruların cevabını Yeşil Prim yaklaşımını etkili bir şekilde hayata geçirerek verebiliriz.

Yeşil Prim, sürdürülebilir stratejilere, uygulamalara ve teknolojilere yatırım yapan şirketlerin kazanımlarını, muadillerine kıyasla daha düşük emisyona sahip ürün veya hizmetlerin sağladığı katma değeri, fiyat farkını ve rekabet üstünlüğünü tanımlıyor. PwC Türkiye’nin hazırladığı rapor, Yeşil Prim kavramını oldukça kapsamlı bir yaklaşımla ele alırken aynı zamanda ürün ve hizmetlerin daha sürdürülebilir hale getirilmesiyle elde edilecek somut ve soyut faydalara mercek tutuyor.

“Yeşil Dönüşümde Rekabetçi Farklılaşma: Yeşil Prim’in Önemi” başlıklı rapor, PwC Türkiye’nin Mayıs ayında yayınladığı ve şirketleri yeşil dönüşümde benimsedikleri yaklaşımlara göre ‘Yeşil Öncüler’ ve ‘Karbon Oyuncuları’ olarak iki ana modelde tanımlayan “Yeşil Dönüşümde Yol Almak: Küresel Zorluklar ve Stratejik Seçimler” raporunda ortaya konulan stratejik çerçeveyi bir adım ileriye götürüyor. ‘Karbon Oyuncuları’ karbon azaltımında temkinli ve kademeli bir yaklaşım ile mevcut pazarlardaki konumuna odaklanarak operasyonlarını optimize etmeye öncelik verirken, ‘Yeşil Öncüler’, proaktif bir yaklaşımla yeşil pazarlara erişim ve yeşil finansman fırsatlarından yararlanarak birçok avantaj elde ediyor. Bu avantajlar arasında, daha yüksek kâr marjlı ürün fiyatlandırması yapabilmek, marka itibarını güçlendirmek, özel yeşil pazarlara erişmek, düşük maliyetli yeşil finansmana erişim fırsatlarından yararlanmak ve operasyonel ve enerji verimliliğinden faydalanarak maliyetleri azaltmak yer alıyor. Raporda, dünya çapında giderek daha sıkılaşan politika ve düzenlemelere uyum da en önemli avantajlardan biri olarak vurgulanıyor.

Rapor, Yeşil Prim’in şirketlere dönüşüm sürecinde ortaya çıkan çeşitli maliyetlerden kaçınma veya bunları azaltma olanağı sunduğuna da dikkat çekiyor. Buna göre, yeşil dönüşümde öncü olmayı hedefleyen şirketler karbon maliyetleri, düzenleyici ve yasal engeller ile teknoloji riskleri gibi çeşitli dönüşüm zorluklarına karşı direnç kazanıyor. PwC Türkiye’nin raporu, şirketlerin Yeşil Prim’i dikkate alarak stratejik seçimlerini en doğru bir şekilde nasıl yapabilecekleri konusunda bir rehber niteliği taşıyor.

PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı Akif Koca

PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı Akif Koca, yaptıkları çalışma ile ilgili şunları söyledi:

“Tüm dünyada iklim kriziyle mücadelede daha sıkı politikalar benimsenirken ve paydaşlar sürdürülebilirliği giderek daha fazla öncelerken, işletmeler kendilerini çeşitli zorluklarla karşı karşıya hissediyor. Artan karbon maliyetleri, düzenlemelerle ilgili belirsizlikler ve teknolojik zorlukların da aralarında olduğu bu riskleri proaktif bir şekilde yönetmek ve azaltmak için etkili stratejiler şart. Yeşil Primi ortaya çıkarma ve geliştirme odaklı proaktif bir yaklaşım, şirketlere, pazar konumlarını, operasyonel ve enerji verimliliklerini ve dönüşüm ekonomisinde uzun vadeli varlıklarını güçlendiren bir dizi rekabet avantajı sunuyor. Günümüzde tüm paydaşlar gibi, tüketicilerin de sürdürülebilirlik konusundaki duyarlılığının ve farkındalığının arttığını görüyoruz. Bunun bir sonucu olarak, tüketiciler çevre dostu ürünler için daha fazla ödeme yapmaya her zamankinden daha istekli.

Yeşil dönüşümün öncüsü konumundaki şirketler, sürdürülebilir iş modelleri ile erken piyasa hakimiyeti ve seçkin yeşil piyasalara erişim olanağı yakalarken, düzenlemelerle ilgili riskleri azaltıyor ve yeşil finansmana erişim fırsatlarına sahip oluyor. PwC Türkiye olarak hazırladığımız rapor, şirketlerinin sürdürülebilir stratejileri etkili şekilde kullanarak elde edecekleri avantajların altını çiziyor.

Çok katmanlı ve uzun soluklu bir koşu olan yeşil dönüşümde hem Yeşil Öncüler hem de Karbon Oyuncuları önemli rollere sahip. Bununla birlikte, şirketler tarafından yapılacak stratejik seçimler yalnızca rekabetçi konumlarını ve pazardaki yerlerini belirlemekle kalmıyor, aynı zamanda çevresel hedefler doğrultusunda ortak gelişime de katkı sağlıyor. Bu kapsamda Yeşil Öncülerin önümüzdeki on yıllarda daha hızlı büyüyeceği, karbon azaltımındaki beklentileri düşük olan ya da hiç olmayan pazarlara hakim olan Karbon Oyuncularının ise zaman içinde pazar paylarını kademeli olarak kaybedecekleri tahmin ediliyor.”

Tüketici, sürdürülebilir seçenekler için daha fazla ödeme yapmaya hazır

Tüketici tercih ve alışkanlıklarında yaşanan değişime de dikkat çeken rapor, müşterilerin sürdürülebilir ve çevre dostu alternatifler için daha fazla ödeme eğiliminin arttığını ortaya koyuyor. PwC’nin en güncel Küresel Tüketici İçgörüleri Araştırması, tüketici davranışlarında sürdürülebilir ürünlere yönelik önemli değişimler olduğunu gösteriyor. Tüketicilerin çoğu sürdürülebilir ürünler için daha fazla ödeme yapmaya istekli olduğunu ifade ediyor. Özellikle sosyal ve çevresel sorunlara verdikleri önemle bilinen Y ve Z kuşakları, bunun en hevesli destekçisi konumunda.

Rapor, iklim risklerini azaltmayı amaçlayan daha katı politikaların benimsendiği bir dünyada şirketlerin dönüşüm risklerini anlayıp doğru bir şekilde yönetmelerinin ve stratejilerini küresel sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu hale getirmelerinin önemine de işaret ediyor. Buna göre şirketler, sektörlerine, coğrafi konumlarına, üretim proseslerine ve ürün portföylerine göre uyarlanmış Yeşil Prim stratejileri ile finansal riskleri azaltırken dirençlerini artırabilir ve karbonsuzlaşan küresel ekonomide ortaya çıkacak yeni fırsatlardan daha fazla yararlanabilir.

PwC Türkiye’nin uzman ekibi tarafından hazırlanan “Yeşil Dönüşümde Rekabetçi Farklılaşma: Yeşil Primin (YşPr) Önemi” raporuna buradan ulaşabilirsiniz. 

Bu makalede diğerleri

Görüş Belirt